Anadolu'nun "Elhamra"sı: Divriği Ulu Camii ve Darüşşifası

Divriği Ulu Camii'de taş duvar kaplama modelleri benzeri duvar taşları ve taş duvar kaplamaları kullanılmıştır. Kullanılan dekoratif taş ve tuğla kaplama modellerini sitemizde bulabilirsiniz.

25.01.2021

Kimi coğrafyaların kaderini deniz çizer, kimininkini bozkır. Anadolu’nun koynundaki Divriği ilçesinde ise, tarih taşlara yazılmış; taşlar da tarih yazmış. Granada için Elhamra neyse, Sivas için de Divriği o.

Divriği’yi ilk kez görüyorsanız, bu sarp ve zorlu coğrafyada en son bekleyeceğiniz şey, insan yerleşimi olur. Oysa Divriği ve civarında, dile kolay, M.Ö. 2000'den bu yana Hititlerden Sasanilere, Bizanslılardan Osmanlılara pek çok uygarlık hüküm sürmüş. Divriği bugün, 15 bin nüfuslu küçük bir yerleşim yeri. Ama onu bir dünya başkenti yapan muazzam bir hazinesi var: Divriği Ulu Camii ve Darüşşifası.

1985 yılında UNESCO Dünya Miras Listesi’ne dahil edilen Divriği Ulu Camii ve Darüşşifası, Türkiye’den bu listeye giren ilk mimari yapı. 13. yüzyılda Mengücekli Ahmet Şah ve karısı Melike Turan tarafından inşa ettirilen eser, Anadolu geleneksel taş işçiliğinin en güzel örnekleri arasında. Bu yapının çok önemli bir özelliği daha var: Ulu Cami, Anadolu’da bir kadınla bir erkeğin birlikte yaptırmış olduğu tek eser.

Taş Dile Gelirse

Ulu Cami ve Darüşşifası, dıştan son derece yalın bir görünüme sahip. Ama ilk izlenime aldanmayın! Onu yakından incelediğinizde, üst düzey bir teknik, işçilik ve estetikle karşılaşacaksınız. Tahminen 1128 yılında inşasına başlanan Ulu Cami, Anadolu’da yer yer hem Selçuklu Mimarisi’ni hem de çağını geçebilen tek yapı. Neden mi? Yanıtlar detaylarda saklı.

Yapıyı süsleyen figürler arasında, çift başlı kartalın yeri ayrı. Gücün, asaletin ve özgürlüğün sembolü olan çift başlı kartal, Anadolu Selçukluların simgesi. Kartalın başının iki farklı yöne bakması, Anadolu Selçukluların doğunun ve batının hakimi oluşunu anlatıyor. Bu figürün karşısında ise, boynu önüne eğilmiş bir şahin, Mengücekliler’i simgelemekte. Şahin, Anadolu Selçuklu’ya bağlı oluşunu, tevazu ve saygıyla öne eğilerek ifade ediyor. Ama dikkat! Kaldırdığı pençesi; haksızlık karşısında boyun eğmeyeceğinin de işareti.

Her Kapı Bir Dünya

İki kubbeli cami, darüşşifa ve türbeden oluşan Ulu Cami’nin dört anıtsal kapısı var. Tüm taç kapılardaki üç boyutlu, asimetrik, bitkisel ve geometrik figürler, özgün bir betimleme anlayışıyla, heykele yakın yüksek kabartma tekniğinde işlenmiş. Taşın adeta bir dantel gibi işlendiği Divriği Ulu Camii ve Darüşşifası’ndaki bu barok mimari üslubun, Türk ve İslam Sanatı’nda başka örneği yok. Bu başyapıt, hâlâ seyahat listenize girmediyse, devam edelim.

Caminin Batı Taç Kapısı, “Tekstil Kapı” adıyla da anılıyor. Neden mi? Burada taş adeta duvara asılmış bir kilim gibi işlenmiş de ondan. Uzaktan bakıldığında, kapının iki yanındaki bezemeler simetrik görünse de aslında eserde hiçbir motif bir kereden fazla kullanılmamış.

Yapının en görkemli kapısı, Cennet Kapı. Bu kapının bezemelerinde, 200’ü aşkın farklı desen var. Hiçbir motifin tekrarlanmadığını tekrarlamaya, herhalde gerek yok... Cennet tasvirinin de yer aldığı kapıda, ahireti sembolize eden hayat ağacı motifinden sonsuzluğu simgeleyen güneş kursuna, geometrik desenlerden üç boyutlu taş işlemeciliğinin zirvesi sayılabilecek devasa lotus yaprağına kadar sayısız figür iç içe. Altın ve gümüş işlemeciliğinde kullanılan gerdanlık motifinin taşa uygulanmış olması da ayrıca dikkat çekici.

İç Mekanın Sürprizleri

Belli ki Mengücekler, iç güzelliğe de önem veriyormuş. Cami içindeki her sütun, kaide, sütun başlığı ve kubbe içi tavan süslemeleri, ayrı üslup ve bezeme örnekleriyle dolu. Divriği Ulu Cami’nin mihrabı da üç boyutlu taş işlemeciliğinin göz kamaştırıcı bir örneği.

Bu yapı, Anadolu Selçuklularında bitişik nizamdaki tek eser. Başka deyişle, sanat tarihçileri tarafından "Divriği mucizesi", ya da "Anadolu’nun Elhamrası" gibi ifadelerle tanımlanması, tesadüf değil.

Huzur Veren bir Mekanda Şifalanmak 

Camiye bitişik inşa edilen Darüşşifa, hastaların su sesi ile sağlıklarına kavuştuğu bir hastane. Darüşşifa’ya, Şifahane Taç Kapısı’ndan giriliyor. Kapının alınlık kısmı, Anadolu kadınlarının başlarına taktığı taç motifini andırıyor. İç alınlık kısmında Selçuklu’yu simgeleyen beşgen ve sekizgen yıldız motifleri kullanılmış. Kapı üzerindeki yıldız ve hilaller, Türk bayrağındaki hilal ve yıldızın bire bir aynısı. İç alınlıktaki, Süleyman mührü de denen iki adet altıgen yıldız ise, Selçuklu simgelerinden.

Divriği Şifahanesi Anadolu’daki darüşşifaların günümüze ulaşan en eski ve en önemlilerinden biri. Burada tüm hastalıklar tedavi edilse de, asıl amaç, ruh ve sinir hastalarına şifa vermek.

Şifahanenin hemen girişinde, taş duvardaki karşılıklı yelpaze motifleri dikkat çekiyor. Hekimin buraya gelen hastaların dikkatini ölçmek için bu motifler arasındaki farkı sorduğu söyleniyor. Yani taşlar yalnızca göze hitap etmiyor; önemli işlevler de üstlenmişler.

Ulu Cami ve Darüşşifası’nın mimarisinde ne çimento, ne harç, ne de benzeri bir bağlantı malzemesi kullanılmış. Yapı, taşları birbirine geçiren kilit taşı sistemiyle yapılmış. Şifahanedeki büyük eyvanın tavanı da helezonik kilit taşı sistemiyle yapılmış ve günümüzde halen sırrı çözülememiş. Baş mimar Ahlatlı Hürremşah, ismini şifahanede kimsenin kolay fark edemeyeceği bir noktaya; çok basit bir şekilde nakşetmiş ve eserinin kıyameti görmesi için dua etmiş. Duası kabul olmuşa benziyor.

Bir Tarih Tanığı

Divriği Ulu Cami ve Darüşşifası, 300 bini aşkın geceye bekçilik etti. Uygarlıklar, yüzler, sesler değişti. Ama onun evrensel mesajı, aynı: Yapı, hiçbirinin tekrarlanmadığı on binlerce motifiyle; evrendeki farklı varlıkların muhteşem bir ahenk ve denge içerisinde olduklarını simgeleyen dev bir insanlık anıtı. Tıpkı Evliya Çelebi’nin yüzyıllar önce söylediği gibi: "Methinde diller kısır, kalem kırık". O yüzden iyisi mi, gidin, dünya gözüyle kendiniz görün.

Doyamazsanız dekoratif taş kataloğumuza göz atın ve taşın şifa veren dokusunu yaşam alanlarınıza taşıyın!